16 Aralık 2012 Pazar

ellerimi arkama sakladım



Bazen duygu kavanozumuzu kaybettiğimiz zamanlar olur, gerçek su birikintisinde, ulaşılabilirmiş gibi. Bazen ise her şey rüya giysisinde kaybolur, dokunduğunda çıplak kalacakmışsın gibi. Değerini bilmeye çalışmak bile o an’ı unutturur, “an” dediğimiz nedir ne kadar önemlidir ki, asla ona ait olamayız, kimseye ait olamadığımız gibi. Kimileri gökteki yıldızları sayarken kimileri kırılan parçaları toplar. Parmaklarını kemiren çocuk arkasına bakmadan koşarak kaçarken aynı anda başından turkuaz örtüsü süzülen kadın, çıplak ayaklarıyla arnavut kaldırımda yürümeye başlar. Etrafta kendi işleriyle meşgul insanlar, yere düşen portakal kendi yolunu bulmak için ilerler, kimse durdurmaz çünkü o zaten bir portakal.

19 Ekim 2012 Cuma

sepetin altı delinmiş, ben görmedim !


Gökyüzünün ne anlama geldiğini unuttum, ayakkabılarımın merdivenlere olan öfkesinden çıkardığı sesi unuttum, yere düşürdüğüm şekeri koşa koşa gidip nasıl yıkadığımı unuttum, etrafımda dönen çocukluk rüyalarımı unuttum …
En büyük arzum çikolata yemekten insanlığımı inşa etmeye dönüştü. Ülkemin kıymetini ve saygısını düşünürken kültürümün nereye yansıdığını nasıl yandığını gördüm. Gelecek için bir şeyler yapmayı düşleyen umutların çamur içindeki haykırışlarını gördüm. Düşünce özgürlüğü denen kavramın bir insanın elinden nasıl alınabildiğini gördüm … iyi ve kötünün ortadan kalkıp yerine yeni bir kavramın geldiğini gördüm …
İnsanlar mutsuz, insanlar birbirine güvenmiyor, insanların arkadaşı yok, insanların sırları yok, insanlar düşünmeyi bıraktı, yiyecek sadece ihtiyaç iken bizi kölesi yaptı, para adaleti sağlamak için iken ruhları topladı.  Şimdi sadece vurdum duymaz insanlar ve gelecek var …

16 Eylül 2012 Pazar

Terazi Dengesini Şaşırmış !


                                                
Bazılarımız kader der bazılarımız ise tesadüf. Ben çok da bir farkı olduğunu düşünmüyorum aslında. İkisinin de ağacından düşen elmalar var. Seçimlerimiz nasıl bize aitse sonuçlarını da şapka çıkarmalıyız,  biri kırık aynaları toplamak zorunda.  Güzel sonucun sebebini prensesin masumluğuna bağlayıp da kötü sonucu, çirkin ördek yavrusuna teslim edemeyiz elbette !  
İşaretleri takip eden insanlar var, hiç onlardan biriyle karşılaştınız mı ya da onlardan biri oldunuz mu bilmiyorum ama o işaretlerin bile kendine yarattığı bir döngü var, dışına çıkarsan ‘bum ‘ bir adım daha atmanın anlamı yok. Evren ne de olsa cezalandırır değil mi ! Her seye bir çuvalımız var, yeter ki içine düşmeyelim. Sistemi çözdüğümüz zaman olaylar pek de karmaşık bir hal almıyor, bir çok düşüncenin aksine.  Kötü  sonuç = ceza , iyi sonuç  = ödül  kavramlarının dışına çıkıldığında, kötü sonuç = eksikleri tamamlamalıyım ( Azrail orağını kaybetmiş ) , iyi sonuç = eksiklerimi tamamlamış olabilirim (pollyanna yine uyuşurucunun dozunu kaçırmış)  , olarak nitelendirildiğinde çok da kaybedecek bir şey kalmıyor. Kim olduğumuzu unutmamalıyız, insanlar çok fazla konuşur, rengini beğense şeklini beğenmez. Bunun önüne geçilemez ama bizler köksüz kelimeleri tüm ruhumuza  hediye edersek, onları sorgusuz benimsersek, bulutlardan yüzler hayal etmeye devam ederiz. İşte bu, gerçek döngü !

4 Mayıs 2012 Cuma

Çaresizliğin Anatomisi


Sanki sessizlik olunca dumandan söz ciğere doluyormuş gibi bütün bütün sıraya girerdi dizeler
Söylenmesi zor, göz yaşlarıyla tozlandırılmış  hatta  bazı harfleri silinmiş  olsalar bile,
Bilmeli insan, yeri değiştirilse de renklerin, anlatılmak istenen hüzünler hep aynıdır
hikayeler değişmez , insanlar yürüdükleri suda boğulurlar bu yüzden bilmeli insan
Gölge olursa başkalarının düşüncesi, ruh ancak bir kelebeğin ömrü kadar ışıldar ...

26 Nisan 2012 Perşembe

Kimi zaman küfür bir iltifattır !



Sanır mısın ki , elinde tuttuğun hikaye ile sahip olmadığın hikaye arasında çok fark var ? Sen dokunduğun , gördüğün ve bildiğin sürece maalesef ki yok , üzgünüm . Aksini duyduysan eğer biri seni kesinlikle kandırmış ! Her bireyin kendi krallığı, kendi yandaşları , kendi kuralları vardır ve evet her birey halkını beslemek ona sahip çıkmak zorundadır ve yine evet halkın arasında isyan edecek gözü açık cesur bir insan hep vardır. Susmuştur, kızmıştır , güvenmiştir, sebep bulmuştur , haksızlığa uğramıştır en çok da değer verdiği insanların canı yanmıştır , o yüzden sözleri senin kılıcından daha keskindir. Sanır mısın ki , güzel sözler karanlığı aydınlatır ? Aslında haklısın, sözler senin ağzından çıktığı sürece ; karanlık da bir iltifattır.Yolun sınırı belirlendikçe , çemberin tutsaklığı da kaçınılmazdır. Anahtarını yutmuş olsan bile geçmişinin,  hayatına giren her insan, hayatına girmiştir, ona ne verdiğin ya da vermediğin değil, onun seni nasıl gördüğü , çizginin zayıflığını güçlendirendir .’ Alma nefesini ona gerçeği söylemeden, yoksa içine işler kuşkudan hayat veren’der bu konuyu da burada kapatırım !

24 Nisan 2012 Salı

Şu perdeyi çekin şuradan !


Sessizce isyan ederken yanımdaki yanındakine , isteye isteye kulak misafiri oldum muhabbete..Çikolata fabrikasına gidelim mi seninle ?  Ardından bir deli kuyuya taş atar, diğerleri sesi duymadan peşinden atlar, öneriler ve harekete geçirilen düşüncesizlikler, geçici çözümler, unutulamayan unutkanlıklar, verilemeyen sözler derken derken bakın ne buldum !
 Bi gün tartışıyoruz bilge bir kadınla , dedim ki nefret etsin !
-Neden nefret ?
-Nefret geçicidir,öfkedir ! ama üzülmesin !
-Neden üzülmesi yerine nefreti seçiyorsun ?
-Kalp kırıldığında onu eski haline getiremeyiz ama nefret uçar gider..  Bir gün yine her sey normale dönebilir, ne gerek var üzülmeye, nefret etsin !
-Nefret etsin .
Düşündüm düşündüm başka bir yere gittim yine
fotoğraflar !
Ben hiç fotoğraf saklamam, sevmem ben anıları, çıkmasın öyle kitapların arasından filan, yaşanmışlar yaşandıklarıyla kalsın.
Bak diyorum tekrar, ne gerek var üzülmeye, bırakın nefret etsin !

22 Nisan 2012 Pazar

Yok arkadasım ya direkt mevzuya gireceğim !


Aklını meşgul edeceksin sürekli, niye biliyor musun ? Çünkü ne zaman elmadan daha önemsiz bir şey düşünsen o zaman neden üzüldüğünü hatırlıyorsun , yok ya elmayı da düşünmeyeceksin , oraya kadar gelme bile. En güzeli yolun ortasında terk-i diyar eylemek. Yok hayır sonunu bilsem bile devam edeceğim diyorsan eğer, bence hızını arttır ve en yakın duvarın önünde dur, bak şöyle biraz, sonra başla konuşmaya, çünkü diğer insanların verdiği tepki de o duvarınkinden farklı olmayacaktır.